Soğuk havalara bağlı üst solunum yolu enfeksiyonları kış aylarının her döneminde ortaya çıkabilir. Kasım ayından Mart ayına kadar daha sık görülür.
Peki soğuk algınlığı ne anlama geliyor?
Soğuk olmak aslında hızlı ısı kaybı anlamına gelir. Havadaki sıcaklık, nem ve kirlilik hastalıkların ortaya çıkmasında önemli rol oynuyor. Soğuk iki şekilde çalışır. Birincisi solunum epitelindeki dolaşımı etkileyerek direnci azaltır, ikincisi ise solunum epitelinin refleks kasılmasına neden olur. Bu özellikle sinüslerin daralmasına neden olarak hava dolaşımını bozar. Böylece havadaki damlacık enfeksiyonu ile gelen mikropların çoğalmasına yardımcı olur. Soluduğumuz havadaki ideal nem miktarı 45% civarında olmalıdır. Isıtılan yerlerde havadaki nem miktarı 15%'ye düşer.
Bu, solunum epitelindeki suyu çekerek kurumasını sağlar ve ayrıca mikropların daha kolay çoğalmasını sağlar. Tam tersine burun içindeki dokularda buharlaşmayı engeller ve dokularda burun tıkanıklığına neden olur. Bütün bu faktörler soğuk algınlığına, diğer bir deyişle soğuk algınlığına yol açmaktadır. Soğuk algınlığı adı verilen üst solunum yolu enfeksiyonları. Halk arasında "Soğuk algınlığım var" olarak adlandırılan hastalığın oluşum mekanizması budur.
Kışın Kulak Burun Boğaz
İstanbul'da kış aylarında havaların soğumasıyla birlikte üst solunum yolu hastalıklarında artış görülüyor. Şikayetleri başlayan hasta ilk olarak KBB doktoruna gelir. Burun tıkanıklığı, akıntı, boğaz ağrısı, ağrı, ateş, halsizlik gibi şikayetler olur. Belirtiler başlar başlamaz tedaviye başlanırsa hasta çok fazla değil birkaç gün içinde iyileşir. Çoğu zaman antibiyotik kullanmaya gerek kalmaz. Mümkün olduğunca dinlenmek ve sigara gibi kötü alışkanlıklardan kaçınmak iyileşmeye yardımcı olur ve hızlandırır.
Peki bu olursa ne olur KBB alanını enfekte eden mikrop zamanında tedavi edilemiyorsa ya da hastada kronik bademcik eğriliği gibi hastalığın ilerlemesine neden olacak hastalıkları var mı? Bu durumda hastalık genellikle lokal olarak ilerleyerek öncelikle sinüs gibi boşluklara yayılarak akut sinüzite neden olur. Sinüzit geliştiğinde sinüs boşluklarını dolduran iltihabi sıvılar buradaki mukozaların aşırı salgılanmasıyla yoğunlaşır ve uzun süre orada kalarak kronik sinüzite neden olur.
Bunun bir diğer nedeni ise kalınlaşan mukus tabakalarının sinüslerin buruna açılan açıklıklarını tıkamasıdır. İstanbul havası bu hastalık için ideal bir ortam oluşturuyor. Kışın soğuk ve nemli hava, burun ve sinüsleri kaplayan dokuların şişmesine ekstra katkıda bulunur. Üstüne bir de havadaki nem damlacıklarına yerleşerek dolaşan virüs veya bakterilerin neden olduğu enfeksiyon da eklenince üst solunum yolu hastalıkları kolaylıkla ortaya çıkıyor.
Kalabalık ortamlar, toplu taşıma araçlarında insan yoğunluğundan dolayı enfeksiyon sıklığını artıran faktörlerdir. Özellikle çok sık karşılaştığımız durumlarda çocuklu ailelerde enfeksiyon okul arkadaşlarından eve getirilmekte veya tam tersi hasta çocuk okuldaki diğer arkadaşlarına da bulaştırmaktadır. Bu nedenle KBB bölgesinde meydana gelen bir mukozal enfeksiyonun başlangıç aşamasında derhal tedavi edilmesi ve bu olası sorunların önlenmesi gerekmektedir.
Soğuk Havalarda Çocuklarda Kulak Enfeksiyonu
Havaların soğumasıyla birlikte okul gibi kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirmek zorunda kalan çocuklarda üst soğuk algınlığı sinüziti gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış görülüyor. Çocuğun geniz eti gibi burun boşluğunu tıkayan bir dokusu varsa buna hemen hemen her zaman otitis media eşlik eder.
Bunun en önemli nedeni orta kulağın havalanmasını sağlayan tuba östaki dediğimiz kulaktaki burun tüplerinin yetişkinlere göre kısa ve anatomik olarak daha düz olmasıdır. Böylece buruna yerleşen mikroplar kolaylıkla orta kulağa ulaşarak orada enfeksiyona neden olurlar. Çocuğun geniz eti sorunu varsa bu bölge enfeksiyona daha uygun hale gelir. Bu tür şikayetler başladığında hafif burun akıntısı, öksürük, hafif ateş ve kulak ağrısı görülür. Bu şikayetler oluştuğunda çocuğunuzu en kısa sürede bir KBB uzmanına göstermelisiniz. Çünkü orta kulakta sıvı birikimi başladığında sessiz bir seyir izleyebilir.
Çocuğun şikayetleri gerilese bile orta kulaktaki sıvı nedeniyle hafif derecede işitme kaybı görülecektir. Bunu en iyi televizyonun sesini açmaya başladıkları ve aradığınızda tepki vermedikleri zaman anlayabilirsiniz.

Kar Mikropları Öldürür mü?
Soğuk algınlığı, sinüzit gibi şikâyetlerle gelen hastalarımın genelde söylediği sözler “Kar yağsa da mikroplar ölse de bak çareyi bulduk”…
Peki bu gerçekten doğru mu?
Soğuk algınlığına, gribe, sinüzite neden olan mikroplar, virüsler ya da bakteriler gerçekten kar yağışıyla ölür mü? Bu ifade kısmen doğru, kısmen yanlıştır. İstanbul, çok kirli ve yanlış kentleşme nedeniyle kuzey rüzgârlarının bile temizleyemeyeceği bir havaya sahip. Bu nemli hava çok miktarda zararlı madde, parçacık ve mikrop içerir. Nitekim kar yağdığında kar taneleri bu zararlı mikropları ve maddeleri toplayıp yeryüzüne indirir. Havayı bu zararlı maddelerden temizlerler ama aynı zamanda tüm kirleri de toprağa yapıştırırlar. Bu nedenle şehirdeki kar oldukça kirli. Kar taneleri gerçekten havayı temizler ama dünyayı temizlemez.
Bu dış ortamlar için geçerlidir. Ama biz şehir insanları zamanımızın çoğunu kapalı mekanlarda geçiriyoruz. Dışarıda kar yağışıyla temizlenen ancak havadaki kirleri yüzeye yapıştıran hava varken, içeride hastalanmamızı ve birbirimize bulaşmamızı kolaylaştıran kirli hava var. Özellikle çok sayıda kişinin bir arada çalıştığı iş yerleri, toplu taşıma araçları ve kafeler riskli ortamlar oluşturmaktadır. Bu durum yukarıdaki iddianın aksine üst solunum yollarında soğuk algınlığı, sinüzit gibi enfeksiyonların daha sık görülmesine yol açmaktadır. Kar yağıyor ve hava açık ama dışarı çıkmaktan çekiniyoruz, ne yapmalıyız?
Öncelikle tereddütlerimizi bir kenara bırakıp dışarı çıkmaya karar vermeliyiz. Ancak temiz havayı solurken yağan karı asla yememeliyiz. Özellikle çocuklarımıza ve evcil hayvanlarımıza yedirmemeliyiz. Dışarı çıkmak kapalı, alçak ve havasız ortamların yarattığı direnci kıracak ve bize dinamizm kazandıracak. Eğer kapalı alanda kalmamız gerekiyorsa soğuğa rağmen ortamı sık sık havalandırmalıyız. Böylece pratikte pek doğru olmasa da 'kar yağdı, mikroplar öldü' efsanesini sürdürdük. Kötü hava koşullarına rağmen içeride sıkışıp kalmaktan kurtulup belki çocuklarla kartopu oynayarak enerjimizi artırabilir, bağışıklık sistemimizin daha etkin çalışmasına yardımcı olabiliriz.
Soğuk algınlığı nedir?
Kış aylarında havaların soğumasıyla birlikte üst solunum yolu hastalıklarında da artış gözleniyor. Şikayetleri başlayan hasta ilk olarak KBB doktoruna gelir. Burun tıkanıklığı, akıntı, boğaz ağrısı, ağrı, ateş, halsizlik gibi şikayetler olur. Belirtiler başlar başlamaz tedaviye başlanırsa hasta çok fazla değil birkaç gün içinde iyileşir. Çoğu zaman antibiyotik kullanmaya gerek kalmaz. Mümkün olduğunca dinlenmek ve sigara gibi kötü alışkanlıklardan kaçınmak iyileşmeye yardımcı olur ve hızlandırır.
Peki, KBB bölgesine bulaşan bu mikrop zamanında tedavi edilemezse veya hastada kronik bademcik deviasyonu gibi hastalığın ilerlemesine neden olacak hastalıklar varsa ne olur? Bu durumda hastalık genellikle lokal olarak ilerleyerek öncelikle sinüs gibi boşluklara yayılarak akut sinüzite neden olur. Sinüzit geliştiğinde sinüs boşluklarını dolduran iltihabi sıvılar buradaki mukozaların aşırı salgılanmasıyla yoğunlaşır ve uzun süre orada kalarak kronik sinüzite neden olur. Bunun bir diğer nedeni ise kalınlaşan mukus tabakalarının sinüslerin buruna açılan açıklıklarını tıkamasıdır.
Kış havaları bu hastalık için ideal bir ortam oluşturur. Kışın soğuk ve nemli hava, burun ve sinüsleri kaplayan dokuların şişmesine ekstra katkıda bulunur. Üstüne bir de havadaki nem damlacıklarına yerleşerek dolaşan virüs veya bakterilerin neden olduğu enfeksiyon da eklenince üst solunum yolu hastalıkları kolaylıkla ortaya çıkıyor.
Kalabalık ortamlar, toplu taşıma araçlarında insan yoğunluğundan dolayı enfeksiyon sıklığını artıran faktörlerdir. Özellikle çok sık karşılaştığımız durumlarda çocuklu ailelerde enfeksiyon okul arkadaşlarından eve getirilmekte veya tam tersi hasta çocuk okuldaki diğer arkadaşlarına da bulaştırmaktadır. Bu nedenle KBB bölgesinde meydana gelen bir mukozal enfeksiyonun başlangıç aşamasında derhal tedavi edilmesi ve bu olası sorunların önlenmesi gerekmektedir.
Alerjik Katar ve Burun Cerrahisi
Alerjik rinitli hastalarımız genellikle burun ameliyatının hastalıklarının tedavisine fayda sağlamayacağını düşünmektedirler. Evet, ameliyat alerjiyi iyileştirmez ancak doğrudan olmasa da alerji hastalığının azaltılmasına yardımcı olur. Alerji hepimizin bildiği gibi burun ve üst solunum yollarımızdaki dokuların dış ortamdaki toz, polen gibi maddelere aşırı tepki vermesiyle karakterize bir hastalıktır.
Alerjen burun gibi solunum epiteli ile kaplı dokuya ulaştığında ona karşı şiddetli bir karşı tepki gelişir. Doku şişer ve çok fazla salgı üretir, maddeyi uzaklaştırmak için çok fazla tepki verir ve gelen madde miktarıyla orantısız olur. Bu da burun alerjisi dediğimiz burun tıkanıklığı, akıntı, hapşırma, göz çevresinde kızarıklık, gözde sulanma gibi şikayetlere neden olur. Hastada ayrıca burun bölümü eğriliği varsa bu şikayetler iki katına çıkar. Zamanında tedavi edilmezse burnu ve sinüsleri dolduran epitelin aşırı büyümesine neden olur, bölgesel tıkanıklıklar ve hatta burun içinde üzüm salkımı gibi polip dokularının oluşması.
Peki burun ameliyatı nereye yarar sağlar?
Ameliyat alerjileri tedavi etmez. Hafif veya şiddetli alerjik riniti olan hastalarda burun bölümünde eğrilik ve eğrilik varsa ameliyat gerekir. sinüzit. Operasyon alerjiye yönelik olmadığı için burun hava yolu geçişi açılarak nefes alma rahatlatılır, sinüs delikleri genişletilir ve burun içi ile bağlantılar artırılarak hastalara ileri düzeyde rahatlama sağlanır.
Ayrıca alerjilerin en sık görüldüğü yüzey olan burun etlerinin küçültülmesi durumunda daha da faydalı bir sonuç elde edilir. Daha önce de sorduğumuz gibi bunun alerjiye faydası nedir? Cevap aslında basit ve işlevseldir. Burun içi gibi üst solunum yollarını kaplayan epitelde alerjenle karşılaşan yüzey azalmıştır. Bu fiziksel fayda, sağlıklı çalışan epitel sayesinde daha az alerjen tutulumuna ve daha az şikayete neden olur. Hastalar ameliyat sonrasında daha az alerji ilacı kullanmakta ve hastaların hastalıkla ilgili şikayetleri fazla rahatsızlık yaratmayacak düzeye gelmektedir.
Ayrıca üst solunum yollarında alerjinin durdurulması durumunda akciğerlerde ve alt solunum yollarında hastalığın oluşmayacağını da unutmamak gerekiyor.

Soğuk Algınlığı, Grip ve Hava Yolculuğu
Uçak yolculuğu sırasında en çok kulaklarımızdan ve sinüslerimizden rahatsız oluruz. Bunun nedeni ise dış ortamdaki basınç değişimlerinden dolayı kafamızın içindeki bu boşluklarda oluşan basınç farkıdır. Yüksek basınçtan alçak basınca doğru giderken kafanın içindeki bu boşluklardaki hava, anatomik deliklerden çıkarak dış ortamla olan basıncı dengeler. Aynı şekilde yüksekten alçağa doğru giderken dış ortamda ters mekanizmayla artan basınç doğal olarak bu anatomik bölgelere girerek basıncı eşitler. Çoğu insan çok az kulak tıkanıklığı ile iniş kalkışta sorun yaşarken, hasta kişiler için durum oldukça zor olabiliyor.
Burun ve sinüslerde sinüzit gibi bir enfeksiyon varsa sinüslerin havalanması zorlaşacağından baş ve göz çevresinde şiddetli ağrılar meydana gelebilir. Aynı şekilde burun bölgesi tıkalı ise kulak tüpü bu kez rahat çalışamadığı için kulakta da aynı ağrı hissedilir.
Peki hastaysak ve uçakla seyahat etmek zorunda kalırsak ne yapmalıyız?
Öncelikle yolculuk öncesi fırsatımız olursa bir görmemizde fayda var. KBB uzmanı ve onların tavsiyelerini alın. Böyle bir imkanımız yoksa yapacağımız bazı şeylerin bize faydası olacaktır. Bunların başında sakız çiğnemek gelir. Sakız çiğnerken çene hareketlerimiz sürekli olacağından, kulak tüplerinin açılıp kapanmasına yardımcı olacağı gibi orta kulağın hava dolaşımına da yardımcı olur.
Her yutkunmamızda östaki borusu adı verilen kanal açılıp kapandığından hava geçişi rahatlar. Burun açıcı damlalar faydalıdır. Kalkıştan önce ve özellikle iniş sırasında kullanıldığında hem kulak tüpünün hem de sinüs deliklerinin açılmasına yardımcı olurlar. Basınç sorunları en çok iniş sırasında görülür. Bunun nedeni yüksek basınçlı havanın sinüs veya orta kulaktan fizik kanunları gereği daha kolay çıkması, yüksek basınçlı havanın ise dokuları çökerteceği için düşük basınçlı kafa boşluklarına daha zor girmesidir. Bu yüzden en çok inişlerde rahatsızlık duyuyoruz.
Yolculuk öncesi alacağımız psödoefedrin içeren burun temizleme hapları da oldukça faydalıdır. Ve hepimizin bildiği, derin nefes alıp burnumuzu ve ağzımızı kapatıp kulaklarımıza havayı yukarı doğru bastırdığımız Valsalva manevrasını da unutmamalıyız.
Hava Yolculuğu Sırasında KBB Sorunları
Uçak yolculuğu sırasında hastalarımızın en sık kulak burun boğaz bölgesinde şikayetleri oluyor. Bunun nedeni, uçağın kalkışından sonra irtifa arttıkça hava basıncının azalmasıdır. Fiziğin en temel yasalarından biri olan Boyle Yasası ile açıklanmaktadır. Bildiğiniz gibi Boyle Yasası şöyle diyor: “Eşit sıcaklıktaki gazların basıncı ve hacmi ters orantılıdır”. Yani rakım arttıkça hava basıncı azalır ve deniz seviyesine eşit olan gazlar alçak basınçlı zemine doğru hareket eder. KBB ve baş-boyun bölgesinde farklı anatomik bölgelere ayrılmış hava dolu alanlar bulunmaktadır. Bunlar orta kulaktaki kemik içindeki sinüslerde bulunur. Bu hava dolu boşlukların bu şekilde olmasının sebebi kafamızın kütlesel olarak hafiflemesi ve bulundukları organların normal fizyolojik fonksiyonlarını yerine getirmesidir.
Basit bir ifadeyle nasıl futbol topunun içi havayla dolu ve hafifse, başımızdaki sinüs gibi hava dolu diğer boşlukların da işlevi aynıdır. Baş ve boyunda içi hava dolu olan organları basitçe ikiye ayırabiliriz: Bunlar kulak ve sinüslerdir.
Orta kulak ve sinüsler gibi kemik duvarlı vücut boşlukları için bu, bu boşluklardaki hava basıncının uçuş sırasında ortam basıncıyla eşleşmesi gerektiği anlamına gelir. Yani yolculuk sırasında uçak irtifa kazandıkça basınç azalacağından bu boşluklardaki yüksek basınç kolaylıkla dışarı çıkıp ortam basıncına eşit hale gelebilir. Örneğin 4000 metre yükseklikteki kapalı bir alanda bulunan gazlar yaklaşık iki kat genişler.
Günümüzde modern uçaklarda kabin basıncı tüm yolculuk boyunca sabit tutulmaktadır. Ancak bu, deniz seviyesindeki atmosfer basıncına göre değil, yaklaşık 2500 metre yükseklikteki basınca göre ayarlanıyor. Yolcular yolculuk sırasında 10 kilometre yukarıya doğru çıktıkça uçağın içindeki basınç 2500 km'nin üzerindeki basınç olarak ayarlanıyor. Uçak tırmanırken kulakta kalan hava burun bölgesinden östaki borusu yoluyla çıkar, sinüslerdeki hava ise sinüslerin açıklıklarından buruna çıkar.
Bu durumda hem kulaklarımızda hem de burun içimizde ve burun bölgemizde bu hava alışverişini sağlayan deliklerin tıkanmasına neden olacak bir hastalığımızın olmaması gerekir. Hafif hasta olduğumuzda ya da nezle, grip gibi üst solunum yollarını tıkayan bir hastalığımız olduğunda uçağa bindiğimizde, bu hava boşluklarındaki basınç kolaylıkla eşitlenemediği için şiddetli ağrı gibi şikayetlerimiz olabilir.
Bu nedenle KBB bölgesinde rahatsızlığımız varken seyahate çıkacaksak bir uzmandan tavsiye, tedavi veya ilaç almamız gerekebilir.
Bahar Gelirken KBB Sorunlarına Dikkat!
Kış aylarının sona ermesi ve havaların ısınması üst solunum yollarında görülen hastalıkların artmasına neden oluyor. İlkbaharla birlikte yaz aylarının yaklaşmasıyla birlikte bir süredir alıştığımız havadaki sıcaklık ve nem oranları da değişiyor. Özellikle hava sıcaklığının ani yükselmesi, henüz değiştiremediğimiz kıyafetler nedeniyle terlememize ve ısı kaybetmemize sebep olabileceği gibi, havanın güzel olmasına aldanıp hafif kıyafetlerle dolaşmak da üşümemize neden olabilir.
Bu tür hastalıkların oluşmasında havadaki ısı, nem ve kirlilik önemli rol oynuyor. Baharla birlikte havadaki kirlilik azalsa da yerini alerjik reaksiyonlara neden olan polenlere bırakıyor. İdeal çevre koşulları; İdeal nem, fazla değişmeyen hava sıcaklığı ve temiz hava hastalıklara karşı direnci artırır.
Soluduğumuz havadaki ideal nem oranı 45% civarında olmalıdır. Özellikle kış aylarında ısıtılan ortamlarda havadaki nem oranı 15%'ye kadar düşmektedir. İlkbaharda bu oran artıyor. Aldatıcı derecede güzel bir havada hafif bir rüzgar bile soğuğu daha fazla hissetmemize neden oluyor. Bütün bunlar üst solunum yollarında hastalıklara neden olan faktörlerdir.
Korunmak için özellikle bahar aylarında havaların güzel olmasına aldanmamalı, kıyafetlerimize dikkat etmeliyiz. Bizi sıcak tutacak ama terletmeyecek kıyafetleri tercih etmeliyiz. Dışarıda havanın sıcak olduğunu düşünüp hafif kıyafetlerle dışarı çıkarsak üşütebiliriz, bu da vücut direncimizin azalmasına ve hastalanmamıza neden olabilir. Ya da tam tersi kalın giyinip dışarı çıkarsak bu sefer terleyeceğiz ve bu da ısı kaybetmemize neden olacak ve hastalığa zemin hazırlayacaktır.
Bu aylarda bol sıvı tüketmeli, C vitamini içeren meyve veya meyve sularını tercih etmeliyiz. Kola, kahve gibi kafein içeren içeceklerden uzak durmalıyız. Sigara içmek özellikle tehlikelidir çünkü dumanı üst solunum yollarımızın mukozalarının kendi kendini temizleme mekanizmasını bozar ve hastalıkların yerleşmesine uygun bir ortam yaratır. Hastalandığımızda iyileşme süremiz uzar.
Özellikle çok sayıda insanın çalıştığı ortamlarda havalandırma çok önemlidir. Yukarıda belirtilen hava koşullarının sağlanması gerekmektedir. Kirli ve tozlu odalar bulaşma olasılığını artırır, bu tür ortamlarda bir kişi hastalanırsa başkalarına da kolaylıkla bulaşabilir.
Yaşama ve çalışma ortamlarınızı sık sık havalandırın, güneşli havalarda güneş ışınlarının odanıza girmesine izin verin.
Deniz ve Güneşin Üst Solunum Yollarına Faydaları
Deniz suyunun sağlığımıza birçok olumlu etkisi vardır. Araştırmalar deniz suyunun insanlar üzerinde birçok olumlu fiziksel ve psikolojik etkisi olduğunu gösteriyor. İnsan vücudunda bulunan 100'e yakın madde deniz suyunda da bulunmaktadır. Deniz suyu, içeriğindeki kalsiyum karbonat, sülfat, potasyum klorür, magnezyum klorür, magnezyum sülfat, çinko ve iyot gibi maddelerden dolayı çağlar boyunca şifa amaçlı kullanılmıştır. Bu bakımdan deniz suyu, mineral tuzlar, amino asitler ve kan plazması gibi eser elementlerin deposudur.
Özellikle deniz suyunun astım, alerjik hastalıklar ve kronik sinüzit tedavisinde oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Tuzlu su, tüm sinüs yollarını temizleyerek, içeriğindeki faydalı bakterilerle üst ve alt solunum yollarının tamamen boşaltılmasını sağlar.
Son yıllarda ameliyat sonrası burunda oluşan enfeksiyonların tedavisinden, çeşitli nedenlerle nefes alma güçlüğü çeken bebeklere kadar çok sayıda hastaya “okyanus suyu” olarak bilinen saf deniz suyunu öneriyoruz. Ayrıca yüzme akciğerlerin kapasitesinin arttırılması açısından da oldukça etkili bir fizik tedavi yöntemidir.
Yaz aylarında güneş ışınlarıyla vücudumuzda depoladığımız D vitamini sayesinde savunma sistemimiz de güçlenir. Oksijen emilimimizi hızlandıran negatif iyonlarla yüklü deniz havası, kandaki oksijen miktarını artırır, tiroid aktivitesini artırır, stresle savaşarak mutlu olmamıza yardımcı olur. Yaz bitmeden denizle ve güneşle sık sık buluşmanızı tavsiye ederim.
Yaz Aylarında Dış Kulak Enfeksiyonu
Yazın başımıza gelebilecek en kötü şey gece yarısı başlayan şiddetli kulak ağrısıdır. Çoğu zaman yazlıkta ya da tatildeyiz ve hazırlıksız olduğumuz için ne yapacağımızı bilmiyoruz. Hele ki evimizin dışında bir yerde tatilde olduğumuz için ne yeterli ilacımız ne de gidecek bir sağlık kuruluşumuz oluyor. Çoğu zaman paniğe kapılırız çünkü neler olduğunu anlamıyoruz. Aslında gece başlayan şiddetli kulak ağrısının nedeni genellikle dış kulak enfeksiyonlarıdır. Bu bölge anatomik olarak çok dar olduğundan ve kıkırdak dokusuyla birlikte oluştuğundan ağrı hissi şiddetlidir.
Dış kulak kanalımızda ter yağları ve kıl foliküllerinden oluşan bir deri tabakası bulunur. Bu tabaka kıkırdak ile birlikte kulak kemiğinin üzerinden kulak zarına kadar uzanan bir tüpün içini kaplayan tabaka gibi bu alanı döşer. Buradaki kıl köklerinin veya yağ bezlerinin enfekte olması sonucu oluşan enfeksiyon, çevredeki kıkırdak yapısına ve kemik yapısına baskı yapar. Dar bir alana sıkışmış küçük bir sivilce gibi bir lezyon şiddetli ağrıya neden olur.
En iyisi yanımızda varsa ağrı kesici kullanmak ve sıcak kompres uygulamasıyla ağrıyı azaltmaktır. Kısa sürede bir Kulak Burun Boğaz uzmanına giderek bu bölgenin aspiratörle temizlenmesi, enfeksiyonu kurutacak solüsyonların uygulanması, hemen ağrı kesici ve antibiyotik kullanımına başlanması gerekir.
Enfeksiyonda dış kulak yolunun temizlenmesi acı verici ama oldukça faydalı bir yöntemdir. Antibiyotiklerin veya kulak damlalarının daha iyi ve kısa sürede etki göstermesini sağlar. Bu hastalığın özellikle yaz ve tatil beldelerinde başımıza gelmesinin en büyük sebebi yaz aylarında terlemenin artması, dış kulak kanalımızın tıkaç adı verilen kulak kiri ile tıkanması ve suya girdiğimizde kulak çınlaması oluşmasıdır. Deniz havuzu gibi buradan gelen mikroplar bu bölgede uygun ortamı bulur ve kolaylıkla çoğalırlar. Özellikle tatile çıkmadan önce kulak kirinden şüpheleniyorsak temizlettirmek olası tatilimizi zehirleyecek hastalıktan uzak durmamızı sağlayacaktır.